Kardiyoloji Uzmanı Dr. Selma Akdeniz Oskay, “Kalbin düzensiz atışı olarak tarif edilen aritmiler, çarpıntı, fenalık hissi ve bayılmaya yol açıyor.” ifadelerini kullandı.
Oskay, “Normal sağlıklı bir organın çalıştığını hissetmeyiz. Karaciğeri hissetmediğimiz gibi kalbimizi de hissetmememiz gerekir. Eğer kalp kendini hissettiriyorsa araştırılması gerekir.” ifadelerini kullandı.
Oskay, kalbin olması gereken düzenli çalışmaması hali olarak tanımlanan ve toplumda yaygın olarak görülen aritmi, çoğunlukla çarpıntı, kalpte düzensiz ya da güçlü atım olarak görüldüğünü, kalpteki uyarı odakları, sinir lifleri ve kalp yapısını etkileyen hastalık ve durumun aritmiye neden olabileceğini belirtti.
“SİGARA, KALPTE ATIM HIZIMI UZUN VADEDE KRONİK OLARAK YÜZDE 18 ORANINDA ARTIRIYOR.”
Her çarpıntının ve bayılma hissinin aritmi olarak tanımlanamayacağını kaydeden Oskay, farklı aritmi türlerinin farklı yaşlarda ve gençlerde de görülebildiğini, kalp damar hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, kalp yetmezliği, hipertansiyon, tiroid, akciğer hastalıkları, geçirilmiş kalp ameliyatları ve aneminin de aritmi oluşumuna zemin hazırladığını ifade etti.
Kimi aritmilerin kişinin genetiği tarafından belirlendiğini belirten Oskay, “Nadir görülmekle beraber genetik kökenli aritmilerin hayati açıdan riskli olduğunu belirterek, “kimi zaman genç yaş ani ölümlere yol açabilir. Televizyon ekranlarında gördüğümüz ani sporcu ölümlerinin bir kısmı da ciddi hayati tehdit eden aritmiler sonucu olabilmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kişinin heyecanlanması, fiziksel aktivitede bulunması gibi nedenlerle kalbin olağandan daha hızlı atım yaptığını belirten Oskay, fizyolojik etkenler dışında bazı durumlarda da kalbin hızlandığını kaydetti.
Oskay, “Kahve tüketimi, alkol tüketimi, sigara tüketimi, tiroit hastalıklarında kullanılan bazı ilaçlar, grip ilaçları ve bazı antibiyotikler çarpıntıya neden olabilir. Örneğin ben hastalarıma günde 200 mg. Yani 2 kupa kahveden fazla kahve tüketmemelerini öneriyorum. Sigaranın sağlığa pek çok zararı olduğu gibi kalbe de zararlı. Sigara, kalpte atım hızımı uzun vadede kronik olarak yüzde 18 oranında artırıyor.” ifadelerini kullandı.
“KALP KENDİNİ HİSSETTİRİYORSA ARAŞTIRILMASI GEREKİR”
Kişinin, kalbinde ritim bozukluğu olup olmadığını kendisini ve kalbini dinleyerek anlayabileceğini belirten Oskay, şunları kaydetti:
“Normalde bir insan, sağlıklı bir organının çalıştığını hissetmez. Tıpkı karaciğerimiz hissetmediğimiz gibi kalbimizi de hissetmeyiz. Ancak eğer kalp kendini hissettiriyorsa araştırılması gerekir. Altta yatan nedenlere bakmak lazım. Kalbin atışı dakikada 60-100 arası normaldir. Eğer 120’ye kadar çıkıyor ya da 50’nin altına düşüyorsa, düzensiz ve duraksayarak atıyorsa, hızlı ve düzensiz ya da yavaş ve düzensiz atıyorsa mutlaka hekime başvurmak gerekir. Aritminin nedeninin tespit edildikten sonra tedavinin bu nedene göre şekilleniyor. İlaç tedavisinin sonucunda düzensizliğin devam etmesi durumunda kalbe şok cihazı ya da kalp pili takılabiliyor. Toplunda en çok gördüğümüz aritmi grubu orta yaş sonrası genelde başlamasını beklediğimiz atriyal fibrilasyondur.
Kişinin çarpıntı atakları çok sıksa, kullanılan ilaca rağmen acile başvuruları çok sık oluyorsa yakma ya da dondurma denilen yöntemle tedavi uygulayabiliyoruz. Bazı aritmi türlerinde kişinin doğuştan getirdiği kısa devre oluşturan farklı sinir lifleri vardır. Elektrofizyolojik çalışmada alınan sinyaller ile bu kısa devre yapan sinir lifinin yeri tespit edilerek ısı enerjisi uygulanarak yok edilir. Bu işleme radyofrekans ablasyon adı verilir. Sinir lifi yeri, dokudaki derinliği ve ulaşılabilirliği ablasyon işleminin başarısında çok önemlidir. Ancak tedavi genellikle yüz güldürücüdür ve başarı olasılığı yüzde 95’tir.”